Pestisitler ve Sağlık

Günümüzde birçok kişi, tarım zehri denilen pestisitler konusunda tedirgin durumdadır. Pestisitler, bitkileri istenmeyen otlar, kemirgenler, böcekler ve mikroplardan arındırmak için kullanılan bir kimyasaldır. Bu kimyasallar kullanıldıklarında besinler üzerinde de etki bırakabilir. Bu da uzun vadede sağlık problemlerine yol açmaktadır.

Pestisitler ilk kullanıldıklarında herhangi bir düzenlemeye tabii değillerdi; ilk defa Rachel Carson 1962 yılında ‘Silent Spring’ adıyla yayınladığı yayını ile pestisit kullanımının hem çevre sağlığında hem de insan sağlığında büyük bir problem yaratabileceğini işlemiştir. 

Pestisitler yapay şekilde oluşturulmuş iken, organik pestisitler (biyopestisitler) doğal olarak oluşan kimyasallardır. Yapay şekilde oluşturulan pestisitler daha uzun ömürlüdür; glikofozat, organokloridler, organofosfatlar ismini çok duyduğumuz yapay pestisitlere örnektir. Rotenon, bakır sülfat ise organik pestisitlere örnektir. Her iki tipi de, çevreye ve insan sağlığına eşit şekilde zararlı ve toksiktir. 

 

Pestisit kullanımı birçok hastalıkla ilişkilendirilmiştir. Bunların başında Parkinson hastalığı ve Alzheimer hastalığı gibi nörodejeneratif hastalıklar, organofosfatlara maruziyet ile hormon ile ilişkili kanserler; meme, tiroid veya rahim kanseri riski artmaktadır. Buna ek olarak, akciğer, prostat ve karaciğer kanseri ile de karşılaşılmaktadır. 

Tükettiğimiz besinlerin nerede ve nasıl yetiştiği önemlidir. Bu sebeple, yerel pazarlardan alışveriş yaparken pestisit konusunda soru sormak gerekebilir. Üretici- tüketici arasındaki ilişki bu amaçla önemlidir. 


Çevre Çalışma Grubu (Environmental Working Group) her sene ABD’de üretilen meyve ve sebzeleri pestisit içeriğine göre sıralamaktadır. 



En çok pestisit içeren ilk 3 besin;

  • çilek
  • ıspanak
  • kale, kara lahana, hardal otu yaprağı

 

En az pestisit içeren ilk 3 besin;