Hikayemiz

Toprak, hayatın en mucizeli organizasyonlarından biri. Görünen ve görünmeyen sayısız canlıyı var eden yapısıyla dünyanın en karmaşık, aynı zamanda en yalın yaşam ağı. Toprak, havayı nefes yapan, buğdayı ekmeğe dönüştüren annemiz. Ondan da öte, bizi dünyaya bağlayan kökümüz, yaşamı devraldığımız atamız. Her yeni nesilde, toprakla birlikte içinde barındırdığı tarihi, kültürü, bilgeliği ve değeri de devralıyoruz. Toprakla nasıl ilişki kuracağımızı bildikçe, ona hizmet etmeyi ve ondan hizmet almayı öğreniyor; ona bereket verip güç kattıkça, biz de güçleniyoruz.

 

Türkiye, iklimi, doğal kaynakları, toprak zenginliği ve gıda çeşitliliği bakımından eşsiz bir hazine barındırıyor. Topraklarımız, tarımsal gelişimin saptanabilen en eski ayak izlerini, geçmişi 12 bin yıl öncesine dayanan bir medeniyeti bağrında saklıyor. Bilimsel bulgular açıkça gösteriyor ki, bugün tüm dünyayı besleyen temel bitkiler, binlerce yıl evvel, bu ülkenin dağlarının arasından büyümeye başladı.

Öte yandan, ülkemizin tarım varlığı ve değerleri hakkında yeterli farkındalık ve bilgiye sahip değiliz, bu varlıkların doğru kullanım ve işleme yöntemlerini tanımıyoruz. Tarım-gıda meselesini farklı boyutlar gözeterek bütüncül bir bakışla ele alamıyor, dünya ile bütünleşmemizi sağlayacak bilgiyi üretemiyoruz. Doğru yöntemler ve akıllı politikalar devreye sokarak, kendi ülkemiz bir yana, tüm dünya için hizmet sunabilecek bir potansiyele sahipken, tarım ve gıda sektörünün istenen miktar ve kalitede verimlilik sunamadığı gerçeği ile baş başa kalıyoruz. Bunun zincirleme bir sonucu olarak da, tarladan çatala gıda güvenliğinde açıklar ortaya çıkıyor; doğal kaynaklarla dost teknolojik çözümler ıskalanıyor; tarım değer zincirinin halkaları arasındaki iletişimsizlik, güvensizlik ve bilgi kirliliğine neden oluyor.

Hepsinin ötesinde belki de en acı sonuç, toprağımız besleyen çiftçilerimiz ve toprağımızdan beslenen tüketicilerimiz bakımından ortaya çıkıyor: Çiftçinin tarımla ilişkisi, hayatını sürdürebilmesi için bile araç olamayan; kendisi, ailesi, toplum ve devlet için değer üretemediği bir seviyede sıkışıp kalıyor. Tüketici, besleyici gıdaya uygun maliyetlerle ve güvenli biçimde erişemediği için kaygılı hissediyor.

Çiftçiler ve tüketicilerin güvende hissetmediği ve korunmaya ihtiyaç duyduğu bu tablo içerisinde Gıda Tarım İçecek ve Tarım Politikaları Araştırmaları Merkezi /GİFT olarak bizler, aşımıza, işimize, sanayimize hammadde sağlayan bu topraklara duyduğumuz sevgi, bağlılık ve inançla yola çıktık.

Bizler, toprağa can verenlerin, onun dilinden konuşup, onunla hemhal olup soframızı, kazancımızı ve kültürümüzü büyütenlerin ne kadar kıymetli olduklarının farkındayız.

Ne yediğini, yediğinin nasıl bir toprakta beslenip nasıl bir yolculuğun ardından tabağına geldiğini bilmek isteyenlerin haklılığını da teslim ediyoruz.

Bu anlayışla GİFT olarak, çiftçinin, yalnızca yaşamını idame ettirmekle kalmayıp ailesi ve memleketi için de değer yarattığı; işine, gururla çocuklarına bırakacağı itibarlı bir zanaat olarak sahip çıktığı günler için çalışıyoruz.  

Tüketicinin evine, mutfağına, midesine buyur ettiği gıdanın besleyiciliğine güvendiği, ona sahip olmak için servet ödemek zorunda kalmadığı bir gelecek için katkı sunuyoruz.